31 Ağustos 2010 Salı

Edgar Allan Poe'nun ölen karısı Virginia'ya yazdığı mektup

virginia,beni yaşatan ölüm meleğim..


birkaç gün önce cansız bedenini kapatan tabutu tanımadığım adamların toprağa bırakışını izledim. aklımdan tek bir şey geçti; "artık gerçekten yapayalnızım."

baltimore sokaklarında sürünüyorum. her nefes alışımda üç beş dakika önce yudumladığım kalitesiz viskinin keskin tadı tekrar tekrar dışarıya çıkıyor. şehir eskisinden de bunaltıcı, gökyüzü sen gittiğinden beri zaten gri, pis ve isli. evimizin önüne her gelişimde ayaklarım geriye gidiyor ve sabahın ilk ışıklarında sokakta sızmış buluyorum kendimi. her gün aynı, her gün ölü...

sadece seni düşünüyorum ve düşündükçe de kızıyorum. seni elimden alan tanrıya hakaretler yağdırıyorum bomboş evimizde. seni hastalandıran bu şehri ellerimle yıkmak, taş üstünde taş kalmayıncaya kadar unufak etmek istiyorum. mezarını düşünüyorum; güzelim bedenini kemiren tüm o kurtçukları teker teker dişlerimle parçalamak geliyor içimden. tabutundan sızan toprağı pişirip berbat, asla satın alınmayan bir vazoya çevirip kırmak istiyorum.

güneşin kapkara olup yine de gözlerimi yaktığını düşün. işte sırf bu yüzden istemiyorum sabah olmasını. akşamları sarhoşluğumla dolduruyorum kendimi ki sabah güneş batana kadar uyanmayayım. kan emen bir zavallı gibi sadece geceleri yaşıyorum. artık ışığın, aydınlığın hiçbir güzelliği kalmadı benim için. karanlıkta bulduğum ilk çimenliğin üzerine uzanıyorum ve gözlerimi kapatıyorum. böylece senin yanında, mezarlığında el ele yatıp uyuyabiliyorum. seni hiç bırakmıyorum.

aşkım... var olduğun sürece bu dünyada dolaşan binlerce hayaletten farklı hissediyordum. ayakta durmak, yazmak, okumak...hepsinin bir sebebi vardı. sabah yediğim yemeğin, kristal kadehimde yuvarladığım alev kırmızısı şarapların, yaptığım her şeyin nedeni sendin. seninle daha fazla kalabilmek için, sana daha çok dokunabilmek, görebilmek, duymak...duymak...sesini ölesiye özledim... elindeki kanları silecek bile vakit bulamayan bir katil olmak istiyorum. kısacık yaşamın boyunca dokunduğun, konuştuğun herkesi lime lime doğramak istiyorum. şehirde dolanırken gördüğüm tüm tanıdıklar bana seni hatırlatıyor. bana seni hatırlatan herkesin benimle aynı acıyı çekmesini istiyorum. tüm annelerin çocuklarını, tüm çocukların en sevdikleri hayvanlarını, tüm erkeklerin sevgililerini acımadan öldürmek istiyorum. insanlıktan çıkmak, başka bir canlıya dönüşmek için çılgınca dua ediyorum. bir çakal, bir akbaba...en duygusuzu en adisi olmak...tüm hislerimden arınmak istiyorum.

mezarını soyup kaçıracağım seni. soğuk bedeninin yanı başımda uzandığını bilmek içimi rahatlatıyor. ölüp yanına gelebilecek cesaretim, kendimi kolay yoldan yok etmeye gücüm yok biliyorsun. sana karşı bu kadar dayanıksız olmak, bu kadar sana bağımlı olmak beni bir yandan çileden çıkarırken, içinde kaldıkça daha çok keyif veriyor. mazoşistçe bir zevk bu... sensizlikten deliriyorum ama kendimi öldürüp bu acıyı bitirmemeyi tercih ediyorum.

kimin ne dediği önemli değil, ahlak sevgiyi veya tutkuyu yaşamak istemeyenlere hazırlanmış bir uyuşturucu. cansız bedenini evimde, hep yanımda görmek istemek...hani ruh ölmezdi, duygular kalırdı. senin tenine dokunmadığım her an, her gün bir başka kadına sen diye dokunacağım, sabah gözlerimi açtığımda onun sen olmadığını görmek beni çileden çıkaracak, gözümü karartacak ve tüm organlarını sökeceğim. aşk cehennemden bana yüklenmiş bir ceza...asla üstümden atamayacağım...kefaretini ödeyemeyeceğim...


senin edgar"ın...





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 Oysa zaman hep kendi bildiği gibi işlerken, onun hangi noktasında durduğumu bilemiyorum.  Gerçekçilik o kadar hızlı akıyor ki yaşadığım tüm...